Beton blokları ve çalışma stresi arasında nefessiz kalan insanoğlunun soluklanabilme arayışı sanayi devrimine kadar uzanır. Ekonomide ibrenin tarımdan sanayiye dönmesi ile köy yaşamı yerini şehirlere bırakmaya başlar. Şehir ve çalışma yaşamında ortaya çıkan kurallar silsilesi de bireysel olarak kırılması güç monotonluklar yaratır. Kapitalist yönetim anlayışı, çarpık kentleşme ve benzeri etkenlerle birleşen sürecin doğal sonuçlarından biri de doğaya dönme arzusu oldu.
Şehirleşme ve sanayileşme sürecinde insan doğa denklemi, doğaya sahip olmak şeklinde hayat buluyordu. Kaçış denkleminde ise bu ilişki yeniden şekillendirilmeliydi. Doğaya sahip olma egosu yerini doğanın bir parçası olmaya bırakmalıydı.
Yaygın kanının aksine dağcılık ve doğa sporları; adrenalin arayışından ziyade, böylesine bir denklemle hayat bulmuştu. Çıkış noktası doğa ile birlikte hareket edebilmek, doğal koşullara göre planlama yapabilmek, zorlukları aşarak ve kendini gerçekleştirerek soluklanabilmekti. Günümüzde bu çatı altındaki en yaygın faaliyetin doğa yürüyüşleri olduğu söylenebilir.
Hayallerin bile standartlaştığı bu buhran içerisinde doğa yürüyüşleri öğrencilerden emeklilere her kesimden insan için bir faaliyet alanına dönüştü. Özel eğitim ve teknik malzeme gerektirmemesi, ciddi bir sağlık sorunu olmayan hemen herkesin basit kuralları öğrenerek katılabilmesi popülerleşmesini kolaylaştırdı.
Ege bölgesinin yurt çapında ilgi çeken doğal güzellikleri doğa yürüyüşleri için cezbedici alternatifler sunuyor. Bölgede hemen her il ve ilçede keyifli parkurlar, her seviyeye uygun rotalar bulmak mümkün. Her hafta yüzlerce kulüple binlerce doğa gönüllüsü çok sayıda faaliyete imza atıyor. Bu faaliyetlerden kendinize uygun gördüklerinize katılabilir, doğanın huzuruyla ruhunuzu tazeleyebilir ve fiziksel olarak kendinizi forma sokabilirsiniz.
Özer Sürmeli