Sütini Mağarası hakkında fazla araştırma yapılmamış, ihmal ve bakımsızlık kurbanı bu yer, birçok açıdan incelenmesi gereken önemli bir mağara.

İlk olarak 2007 senesinin ağustos ayında Zirve Dağcılık Temsilcisi olmam vesilesiyle yaptığım bir keşif yürüyüşü için diğer doğa severlerle beraber gittiğim Sütini Mağarasına girdiğimde ilk aklıma gelen şuydu; “buraya nasıl oldu da böyle serbestçe girebildik” evet mağaraya girişte hiçbir koruma yoktu ama Selçuk’ta bir çok tarihi yapının korunmasız durumda olduğunu bilen insanlar bu duruma şaşırmamıştır herhalde. Mağarayı inceledim duvardaki freskleri gördüğümde çok şaşırmıştım hiçbir koruma yoktu bu nedenle de tahrip edilmişlerdi. Daha sonra bu mağara hakkında araştırma yaptım.

Bundan 31 sene önce 1977 tarihinde bir yüzey araştırmasında Selçuk’tan Şirince köyüne giden yolda yaklaşık 2. km. ilerledikten sonra yolun sol tarafında bir sırtta bu mağaranın varlığı tespit edilmiş. Sütini mağarasının girişi yan yana iki delikten meydana gelmektedir. Mağaranın içine bilimsel anlamda araştırma yapabilmek için 1982 yılında girilmiştir. Mağara girişinin hemen 5 m. üzerinde bir kaya mezarlığının olduğu tespit edilmiştir. Mezar daha önceden soyulmuş olup, 2 m. yüksekliğinde 1,9 m. genişliğinde ve 3,3 m. Uzunluğundadır. Bu yazıyı okuyan bazı kişiler “bumu bilinmeyen Selçuk” diyebilirler fakat önünden geçip gitmek “orada bir mağara var” demek Selçuk ilçesini ve tarihini tanımaktır diyemeyiz. Mağara hakkında internet’ten edindiğim bilgiler şunlardır;

“Sütini Mağarası’na girebilmek için girişte gittikçe daralan bir deliğe doğru 2 – 3 m. ilerledikten sonra birkaç metre sürünmek, daha sonrada büyük taş bloklara tırmanmak gerekmektedir. Bu engeller aşıldıktan sonra birden genişleyen bir bölme ile karşılaşılmaktadır. Bu holün duvarlarında kayalar üzerine yazılmış yazıtlar bulunmaktadır. Arkaya doğru bir set şeklinde yükselen bu holün sonunda bulunan dar bir delikten 15 – 20 m. aşağıya doğru inildiğinde küçük bir bölmeye ve buradan daha aşağıya doğru inildiğinde de tekrar yine genişleyen bir hol ile karşılaşılmaktadır. Burada da yine yazıtlar bulunmaktadır. Bu holün devamında yine kısmen genişleyen yazıtları bulunan diğer bir bölme daha bulunmaktadır. Bu bölmeden itibaren mağara derinlere doğru devam etmektedir.

Mağaranın girişinde renkli fresk kalıntıları bulunmaktadır. Tahrip olmuş figürlerin başlarına ait kalıntılardan anlaşıldığına göre, bunlar Hıristiyanlık Dini ile ilgili olup azizleri temsil ettikleri düşünülmektedir. İlk belirlemelere göre Bizans yazıtlarının çoğu graffiti biçimindedir. Ayrıca, haç işaretleri ve monogramlar görülmektedir. Yazıtlar, alt alta yazılmış adlar (Sotirikhos, Nikolaos, Mikhael Sergios, Theodosios gibi) ve tanrıya yakarış olarak belirlenmiştir. Bir yazıtta “Tanrının kölesi Sotirikho”s okunmaktadır. Bir başka yazıtta ise, “Ey İsa! yardım et” ifadesi kullanılmıştır. Bir yerde de “amen” kelimesi yazılmıştır.”
Yukarıdaki yazıyı yazan kişinin ismi İnternet’te yoktu bu nedenle adını soyadını yazamadığımız bu insana ismiyle teşekkür edemiyorum. Sütini ve Sütkaya adıyla anılan bu mağaranın çevredeki Rum halkı için kutsal olduğunu sütü gelmeyen kadınların oradan akan beyaz suyu içerek şifa umduklarını duymuştum. Ayrıca Rum asker kaçakları ve Rum çetelerine sığınak olan bu mağaraya bu günlerde define meraklıları ve mağaracılar hariç pek kimsenin yolu düşmüyor. Bu yazı resmi kurumları görevlerini yapmak konusunda ne kadar tetikler bilmiyorum.
Araştırma ve Fotoğraflar: Özgür Aydoğan