Çok gezen mi çok okuyan mı bilir?
“Ey Okur, senin de, benim gibi, kitap dostu olduğuna hiç süphem yoktur. Sevgilide birleşmemiz, bizi birbirimize rakip etmez, yakınlaştırır ” Fi 25 Safer sene 1311 (Ağustos 1893) Yüzbaşı Bal Hasan oğlu Necip Asım (1)
ÇOK OKUYAN MI ÇOK GEZEN Mİ BİLİR? Anadolu coğrafyasında böyle bir söyleyiş vardır. Bunun üzerine çeşitli düşünceler vardır ve bence insanı düşündürmek için söylemiştir. En önce de düşünen insan bilir. Okumak yazmak insanlara öz bir şeydir ve bu aşağı yukarı altı binlik yıllık bir olaydır.(2) Anadolu coğrafyası bu insanlığı birçok bakımdan ilerleten buluşta önemli rol almıştır.
İlk çağlarda Anadolu dilleri aşağıda verdiğimiz bir zenginlik gösterir.
YAZILIKAYA
– “Boğazköy: İki bölümden Oluşan kütüphane, 10.000 adet kil tablet içeriyordu. Birincisi siyah ve gri kilden, diğeri sarı ve kahverengi kilden oluşmaktaydı. Şehir arşivi zemini ve çatısı ahşap olan iki mekandan, Tapınak ve hazine kütüphanesi üç mekandan oluşmaktaydı. – Debir: Bu yerleşim “kitap kenti” olarak bilinir. Kütüphanede Hitit kitapları vardı. – Emar: Bu kütüphane bir ev ya da ufak bir tapınaktaydı. 1,000 ‘den fazla Akad ve Sümer metinlerinin yanı sıra Hurri ve Hitit metinleriyle, 100 tabletlik bir el kitabı kütüphanesi de mevcuttu. – Efes: Celsius kütüphanesi. – Hattuşaş: İÖ 17. – 13. yüzyillar arasında kuruldu. Yönetim bilgileri, düzyazı el kitapları, Sümer ve Babil eserlerinin Hitit versiyonları, dini, mit, destan ve tarihi vakayinamelerden oluşuyordu. Ayrıca raflandırma hakkında detaylı bilgiler vardı. Bazıları Akad dilinde yazılmıştı. – Nysa: Anadolu’da ikinci en iyi korunan kütüphane iki katlıydı. Doğal ışığın girmesine izin veren pencereler, iki iç Duvarda sıralı nişler halinde kitap Rafları bulunuyordu. Raflar kodeksleri depolamak ve papirüs rulolarını kuru tutmak için yapılmıştı. Okuma mekanı boyutu 13,4 m x 8,7 m idi. – Bergama (Bergama): I. Attalus tarafından İÖ 200 yılında kuruldu ve birkaç yüzyıl ayakta kaldı. İskenderiye kütüphanesiyle yarışacak bir kütüphane amaçlanıyordu, papirüs sevkiyatı kesilince ince dana derisinden yapılan parşömen (Pergament) icat edildi. Kütüphanenin büyük bir bölümü Romalılara geçti. Bazı ciltler Semerkant’a götürüldü. – Prusa: Romalılar zamanında varlığını sürdüren anitsal kütüphane. – Rhodiapolis: Daha çok Yunanca eserler mevcuttu. – Sagalassos: İS 2. yüzyılda Neon tarafından kurulan Neon Kütüphanesi ” Aynı kitap yazıdan bir önceki döneme de gidip canlı kitaplar dediği hikayeleri ve efsaneleri anlatan insanlardan bahsediyor ve bunların önce İlyada ve Odise’yi ve bir çok destanı nesilden nesile aktardığını belirtiyor. Bu Destanlar Batı dünyasınca kültürlerinin temeli olarak görülür ve Anadolu coğrafyasından çıkmıştır. Kitaplar ilkçağlarda tuğlalar (tablet), papirüs, parşömen üzerine yazılmıştır. M. Ö. 700 yıllarında Yunanlılar papirüs üzerine yazılmış şiir ve destan kitapları hazırlamışlardır. M.Ö. 2. Yüzyılda Romalılar, 15 cm uzunluğunda 15-20 cm genişliğinde papyrus tomarlarını kitap biçimine getirmişlerdir.
Basımın gelişmesi ile Anadolu coğrafyasında da basımevleri açılmıştır. Bunlardan ilkini Musevilerin 1.494 İstanbul kurduğunu bunu Selanik, İzmir ve Edirne’nin takip ettiğini belirtiyor. Daha sonra Ermaniler 1.567 de bir Basımevi kurmuşlardır ve daha sonra 1.627 Rumlar. Bu basımevinin ilk yayını ‘Museviler aleyhine Risale’ adlı kitaptır. Cizvitlerin kışkırtmaları ile yeniçeriler 1628’de basımevini basmışlardır ve sahibi rahip Metaxas da kaçmak zorunda kalmıştır. Türkçe basan ilk yayınevimize kadar, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde 37 tane basımevi kurulmuştur . Türkçe basılı kitapların gecikmesine üç neden gösterilir biri dinsel bağnazlıktır ikincisi 90 bin hattat bulunduğuna dair kanıtlar vardır ve devlet bunları işsiz bırakmak istememiştir üçüncü olarak ta okuma yazma oranı düşüktü ve talep yoktu. 1729 yılında ilk Türkçe Basılı kitap İbrahim Müteferrika ‘nın bastığı Vankulu Sözlüğüdür. Bu Arapça Türkçe bir sözlüktür ve medreselerde kullanılırdı. İkinci Kitap Tarih Hind-i Garbi idi bu Amerika’nın keşfi üzerinedir. Beşincisi ünlü Katip Çelebi’nin Cihannümasıdır.(9) Coğrafya bu zamanda önemli bir alandı.
Ragıp Paşa Kütüphanesi Anadolu coğrafyasındaki Türk kütüphaneciliğinin dokuz yüzyıllık bir geleneği vardır. Yazma eser kütüphanelerinde bulunan birçok kitapta Anadolu Selçuk kütüphane kayıtları vardır. Erzurum’daki Saltuklu, Diyarbakır ve Mardin’deki Artuklu, Kastamonu,daki Candaroğlu kütüphaneleri Beylikler döneminden kalmışlardır. Bu dönemde kütüphaneler vakıf niteliğinde idi ve ‘imaret’ lerde bulunurdu. İlk ayrı yapıya sahip kütüphane Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın kurduğu kütüphganedir. Halka açık ilk kütüphane Eyüp külliyesinde kurulan kütüphanedir. İmparatorluğun gelişmesi ile Anadolu’da Kayseri, Amasya, Afyon, Tosya, Manisa, İzmit, Kastamonu, Yozgat, Burdur, Safranbolu, ve Akhisar kurulmuş ve kimisi bugünde yaşamaktadır. 1908’de İkinci Meşrutiyet ‘Milli Kütüphane’ adını taşıyan birçok kütüphane kurulmuştur. 1912 İzmir ve Kayseri, 1917 Eskişehir ve Konya, 1918 Diyarbakır, 1920 Bursa Milli kütüphaneleri açılmıştır. İzmir Milli Kütüphanesi
Cumhuriyet döneminde Dr Hamit Zübeyr Koşoy 1925 bir raporunda Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan 64 il, 385 ilçeden 45 il ve 366 ilşede halka açık kütüphane bulunmadığını ve Anadolu’da 60-70bin cilt kitap bulunduğunu ve bunların kıymetli müzelik kitaplar olduğunu ancak çağın gereksinimini karşılayamayacağını rapor eder. Bu rapor Halk kütüphaneleri tavsiye ederek gerçekçi, sağlam ve çağdaş bir yaklaşım sergiliyor. 1932-1950 yılları arasında Türkiye’de halk kütüphanesi işlevlerini büyük ölçüde Halkevi Kütüphaneleri yerine getirmiştir. 1945 te Türkiye’de 82 Halk ve 395 Halkevi Kütüphanesi bulunuyordu ve bu sayı 1948 yılında Halkevi Kütüphanesi, Halk Okuma Odası ve Halkodalarının toplam sayısı 4730 yükselmiştir.(10)
İzmir Halkevi
Anadolu coğrafyasını anlamak ve özümsemek için okuma yazmanın önemi yadsınamaz. Aşık Veysel’in şu mısraları bunu çok güzel belirtir:
Kim okurdu kim yazardı
Aşık Veysel Okuma Yunus Emre’nin dediği gibi olmalı: İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne Kişi Hak’kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru ekmektir
Okudum bildim deme Çok taat kıldım deme Eğer Hak bilmez isen Abes yere gelmektir
Dört kitabın mânâsı Bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece Okursun uçtan uca Sen elif dersin hoca Mânâsı ne demektir
Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir
ANADOLU KRONOLOJİSİ(11) TARİH ÖNCESİ (PREHİSTORİK)
Anadolu Medeniyetleri dediğimiz bir olgu var ve geride binlerce kitap ve yazılı kaynak bırakmış ayrıca bu medeniyetler üzerine de binlerce inceleme yapılmıştır. Anadolu’da 72 millete bir nazarla bakma söyleyişi de vardır. Bu milletlerinde çeşit çeşit dilleri vardır bir birine benzemez. Anadolu’da halen onlarca dil konuşuluyor. Kimisi göçlerle gelmiş kimi binlerce yıldır yerleşik. Hepsinin de kendilerine has ya da birbirinden etkilemiş kültür ve sanat eserleri olmuş. Bunları okuyup incelemeden yapılan gezilerin ne kadar yararı olur bunu düşünmek gerekli.
Atatürk ve Kitap, adlı kitapta Yılmaz Vurkaç (12) bazı olaylar aktarır; Cemal Granda’nın anlatması ‘Bir gün Atatürk, tarihle ilgili kalın bir kitap okuyordu. Öylesine dalmıştı ki, çevresini görecek hali yoktu. Bir sürü yurt meselesi dururken Devlet Başkanının kendini tarihe vermesi, Vasıf Çınar’ın biraz canını sıkmış olmalı ki, Atatürk’e şöyle dediğini duydum: ‘Paşam! Tarihle uğraşıp kafanı yorma… 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı Samsun’a çıktın?’ Atatürk, Vasıf Çınar’ın bu çok samimi yakınmasına gülemseyerek şöyle karşıklık verdi: ‘Ben çocukken çok fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım…’ Atatürk’ün yurt gezilerinde kütüphanelere uğradığını sorunlarıyla uğraştığını ve bir keresinde 22 Eylül 1924’de Samsun’da bulunan Atatürk’ün kütüphaneden bir çok tarih kitabı getirtip okuduğunu ve bu gezilerden birinde de Kastamonu’da kütüphaneye gidip bir kaç kitap adı söylediğini; olmadığını söylediler. Aslında çok az kitap vardı. 500 lira çıkararak, Kütüphane memurununa; ‘Bununla faydalı kitaplar alınız, kitap sayısını çoğaltınız dedi’. Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu (13) hatıralarında Atatürk’ün seyahatlere giderken yanlarına mutlaka kitaplarını aldığını anlatır ve bir seferinde kitapların daha kolay ve emin taşınması için eski cephane sandıklarını verdiğini ve şöyle dediğini yazar ‘Ne o Nuri oğlum şaşırdın değil mi? Şaşırma, şaşırma, Savaşta bunlarla cephane taşıdık, Sen o zamanlar çocuktun, bilmezsin, bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da Kültür ve Sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini artık kitaplar alsın ‘
KAYNAKÇA
[1] Kitap, Necip Asım Yazıksız, İletişim Yayınları 10. Yıl Armağanı Yayına Hazırlayan Türker Acaroğlu [2]Şair Tarık Günersel Yazının başlangıcını alan bir takvim teklif ediyor. Şeyler 29 Ocak 2010. [3]”http://tr.wikipedia.org/wiki/Anadolu_dilleri” adresinden alındı. [4] Ak Üstünde Karalar, M. İlin’den Rakım Çalapala, Türkiye Basımevi 1948. [5] İnsanlar ve Kitaplar, M. Turan Tekdoğan, Dilek Matbaası 1973. [6] Aynı eser. [7]Batı’da ve Türkiye’de Kaynakça Tarihi, M. Türker Acaroğlu,İletişim Yayınları 2003. [8] Aynı eser. [9]Kitap ve Kütüphane Tarihine Giriş, Jale Baysal, İstanbul 1991. [10] Aynı eser. [11]www.istanbul.edu.tr [12]& |